Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi-Gelecek Partisi Ortak Grup Toplantısı’nda; “Öncelikle taktik olarak yapılmak istenen şu: Gazze olayı var. Ekonomik kriz var. Onları unutturup Türkiye’de bir kriz tartıştırmak sonra da seçime giderken düşmanlaştırdıkları Anayasa Mahkemesi’ne savaş ilan edip seçimi böyle kazanmak ama uzun vadede stratejik hedef, Türkiye’de otoriter bir rejimi kurumsallaştırmak. Biz buna sessiz kalmayız” dedi.
Saadet Partisi-Gelecek Partisi ortak TBMM grup toplantısı bugün yapıldı.
“KURT İLE AVLANIP, ÇOBAN İLE AĞLAMA HİKAYESİ…”
Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, İsrail ürünlerinin boykot edilmesi ile ilgili; “Meclis menüsünden kolayı çıkarmakla Adalet ve Kalkınma Partili bir kısım belediyelere ait sosyal tesislerde kolayı menülerden çıkarmakla yetinirken Cumhurbaşkanlığı, 12 Kasım’da 7 Ekim katliamından bir ay sonra; şirkete tam 590 milyon TL teşvik vermekten utanmadan Resmi Gazetede yayımlamaktan utanmadılar. Filistinlilere gıda malzemesi gönderiyoruz ama İsrail’e Filistinlileri öldürmesi için yakıt ve demir-çeliği Türkiye’den göndermeye devam ediyoruz. Bu tam kurt ile avlanıp, çoban ile ağlama hikayesidir. Onun için buradan iktidarın bu acziyetini ve ikiyüzlülüğünü dışa vurmaya devam edeceğiz” dedi.
KAYA: ANAYASA MAHKEMESİ RET KARARI VERİNCE AYAKTA ALKIŞLAMAYI BİLİYORLARDI
Kaya, Anayasa Mahkemesi tartışmalarına ilişkin de şunları söyledi:
“Ortada elbette mahkemeler arasında farklı bir görüş var. Ama çözümü belli olmayan bir kriz yok. Çünkü mahkemeler arasında görüş ayrılığı olması son derece doğal ve normal Anayasa’da bunu öngördüğü için mahkemeler arasında bir görüş ayrılığı olduğu zaman bunun nasıl çözüleceğini Anayasa’da belirtmiş. Bugün koyun can derdindeyken et derdinde olan kasap gibi iktidar bu olay üzerinden kendi gizli ajandasındaki otoriter rejimini perçinleştirmek istedi. Anayasa değişikliğini gündeme getiriyor. Bugün Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımamakla yargısal aktivizm yapmakla itham eden Adalet ve Kalkınma Partisi, parti kapatma davasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi ret kararı verince ayakta alkışlamayı biliyorlardı. Yine kendilerinin ‘Biz bu davanın savcısıyız’ diye başlattıkları Ergenekon- Balyoz operasyonlarında Yargıtay’ın kesinleşmiş hükümleriyle bir kısmı ağırlaştırılmış müebbet bir kısmı 20 yıldan fazla ceza alan kişilerin cezaları hak ihlali sebebiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilince de ayakta alkışlamayı biliyorlardı. Yine MHP milletvekili olan Engin Alan’ın kesinleşmiş 22 yıllık hapis cezası Yargıtay tarafından onaylandıktan sonra Anayasa Mahkemesi’ne müracaat etmişti sayın Bahçeli o gün Anayasa Mahkemesi’ne hitaben, ‘Bu yargılamayı hızlandırın bir an önce hak ihlali kararı verin, cezası kesinleşmiş olsun Engin Alan tahliye edilsin ve meclise gelsin yemin içsin’ çağrısında bulunmuştu. Bir mahkeme kararın yanlışlığından daha vahim olan şey Türkiye’de bir mahkemenin verdiği kararın uygulanmamasıdır. Biz hukuki meselelere bakarken faillere göre hareket etmiyoruz, bizler her zaman hukuk devletinden yana olacağız. Zalimlerin zulmüne asla boyun eğmeyeceğiz.”
“BÜTÜN UYUYANLARI UYANDIRMAYA BİR TEK UYANIK YETER”
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Filistin’de Şifa Hastanesi’nde bebeklerin öldüğünü dile getirdi. Davutoğlu, şunları söyledi:
“Sadece Malcolm X’in sözleri geldi aklıma: ‘Zulüm kısmak istediği sesi nara yapar, bazen ölüler yaşayanlardan çok daha yüksek sesle konuşur…’ Bazen zulüm dahi, yeni ufukların açılmasına vesile olur… Bugün de Filistin’de yaşanan zulüm karşısında zamanla birilerinin yüzleri kızaracak ama insanlık bir şeyler öğrenecek…
Filistinliler bir tarih yazıyor. Yine Malcolm X’in dediğiyle, ‘Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter.’ Bütün dünyayı uyandırmaya da bir tek Filistinli çocuk yeter. Dünya uyandı, lütfen uluslararası basını takip edin İslam ülkelerindeki bazı ülkelerdeki sessizlik dışında her renkten her ırktan insanın vicdanı ayağa kalktı.
“HİÇBİR BEDELİ OLMAYAN MÜEYYİDELER SÖYLEDİK”
Netanyahu’nun tehdidinden korkan İslam liderlerine sesleniyorum, bu korku ikliminin sorumlusu sizsiniz. Nerede cesaretiniz? Neden Netanyahu’ya ortak bir bildiri ile haddini bildirmiyorsunuz? O sizi tehdit etme cesareti buluyor siz onunla normalleşme ilişkilerini durdurma cesaretini niye bulamıyorsunuz? Hava sahanızı kapatın dedik, çok mu zordu? Hiçbir bedeli olmayan müeyyideler söyledik. Ne olurdu Türk hava sahası İsrail uçaklarına kapatılsa, Türkiye aç mı kalırdı?
“TÜRKİYE SİZİ SATTI, DEMEK İÇİN HER HABERDE TÜRKİYE’DEN GELEN GEMİLERİ GÖSTERİYOR”
Ticari ilişkilerinizi dondurun dedik, bütün Ekim ayının ticaret rakamlarını çıkarttım. Demir çelik var, çimento var, gıda var… Bir Filistinli şunu söyledi, ‘Bizi İsrail’in attığı kurşunlar yaralamıyor da akşam İsrail televizyonlarına baktığımızda gözümüzün içine soka soka Türkiye’den gelip Hayfa’ya yanaşan gemileri göstermeleri, ‘bizi daha ağır yaraladı’ dedi. Evet, İsrail televizyonu Filistinlilere ‘Türkiye sizi sattı’ demek için her haberde Türkiye’den gelen gemileri gösteriyor utanmıyor musunuz siz? Allahtan önce hesap vermek zorunda oldukları yerleri düşünüyorlar artık. Artık kaybetmekten korktukları servetlerini düşünüyorlar.
MESELE SAVAŞ BİTTİKTEN SONRA HEYET GÖNDERMEK DEĞİL, BOMBALAR YAĞARKEN ORDA OLMAK
Uluslararası ceza başvurusun başvurun, Soykırım Mahkemesi ile Netanyahu’yu mahkemeye çıkarın. Müslüman halklardan daha çok ses getiren ve batı meydanlarını dolduran o vicdanlı insanlara selam gönderiyorum. Çok mu zordu… 4 arkadaşımız gitti. Büyükelçilik doğru dürüst ilgilenmedi bile. Şimdi 20 Kasım dediler. Çünkü şöyle düşündüler. 20 Kasım’a kadar savaş biter ortalık sakinleşir biz de göstermelik bir heyet göndeririz. Mesele savaş bittikten sonra heyet göndermek değil, bombalar yağarken orda olmak. Devlet aklı mazlumun yanında olmayı gerektirir. Devlet aklı Dicle ve Fırat’a kadar gelmek istediğini söyleyen Netanyahu’ya karşı ‘Sen oturduğun yerde otur’ diyebilmektir.
Bizim tek derdimiz var gelecek nesillere iyi bir örnek olabilmek. Ne mal bırakacağız ne mülk bırakacağız ne makam bırakacağız ne unvan bırakacağız. Gelecek nesillere bunlar hak için yaşadı hak için nefes aldı kendi çıkarlarını düşünmediler kendi ceplerini doldurmadılar. Bir defa kendi menfaatlerini düşünmediler diye güzel bir örnek bırakmak.
“ADIM ADIM OTOKRASİ, BASKICI BİR REJİM KURUMSALLAŞTIRMAK İSTENİYOR”
Biz, Gelecek ve Saadet Grubu olarak milli irade ile seçilmiş milletvekillerinin yerlerinin hapishaneler değil millet meclisleri olduğu kanaatindeyiz ve bunda ısrarcıyız. Dün Meclis Başkanını bunun için ziyaret ettim. Gençlik yıllarımızdan gelene hukukumuzla ona söyledim, ‘TBMM temsil ediyorsunuz, Türkiye demokrasi ile otokrasi, özgürlükler ve baskı rejimi arasında yol ayrımındadır ve herkes safını belirlemek zorundadır. Kimsenin ‘Ben safımı belirlemeyeceğim’ deme lüksü yok. Emin olun 12 Eylül cunta rejiminin kafasındakinden çok daha otoriter bir yere gidiyor. Ama Temmuz şehitlerinin acıları ve kanları üzerinden bir otokrasi inşa edilmek isteniyor. O günden bugüne Türkiye’de gizli bir el, özel örgütlenmiş bir çete, adım adım otokrasiyi, otoriterliği baskıcı bir rejimi kurumsallaştırmak istiyor. Baskıcı rejimler kurumsallaşırken kullandıkları en önemli araç hukuktur. Hukukun özgür olduğu yerde baskıcı rejim olmaz.
“BİR ZÜMRE VAR Kİ DOKUNULMAZ”
Mahkemede davası olanlar şimdi hakimin önüne gitmeden önce Beştepe’de bir memurun eşine dostuna ya da Cumhurbaşkanlığı’na yakın bazı avukatların ofislerine gidiyor. Çünkü biliyor o ofisler devreye girerse serbest kalacaklar. Bir zümre var ki dokunulmaz. Şirket kurup dezenfektan satan bakanı kendi bakanlığına sayın Cumhurbaşkanı ‘teşekkür’ ederek uğurluyor da kimse ‘niye bir soruşturma açmıyoruz’ diye sormuyor. Bu kadar yolsuzluk var bir tek soruşturma var mı?
“TAKTİK, ANAYASA MAHKEMESİ’NE SAVAŞ İLAN EDİP SEÇİMİ BÖYLE KAZANMAK”
Arkadaşlar nasıl bir hukuk düzeninin içindeyiz. Sinan Ateş olayı hala unutulmadı. Sinan Ateş’in failleri niye mahkeme önünde olmadı. Selçuk beyin failleri de dolaşıyor ortada. Arkanızı bir yere dayamışsanız hukuk sizi koruyorsa ona ‘adalet’ denmez. Ona zulüm denir. Anaysa Mahkemesi’nin birçok kararı alkışlanan kararlar uygulandı. Ne yapılmak isteniyor biliyor musunuz? Öncelikle taktik olarak yapılmak istenen şu, Gazze olayı var. Ekonomik kriz var. Onları unutturup Türkiye’de bir kriz tartıştırmak sonra da seçime giderken düşmanlaştırdıkları Anayasa Mahkemesi’ne savaş ilan edip seçimi böyle kazanmak ama uzun vadede stratejik hedef, Türkiye’de otoriter bir rejimi kurumsallaştırmak. Biz buna sessiz kalmayız.
“SAYIN BAHÇELİ ASLINDA DOĞRUDAN CUMHURBAŞKANI’NA MESAJ VERİYOR”
MHP lideri Bahçeli’nin “AYM, hak ihlali kararıyla PKK ve FETÖ’cülere can simidi oldu” sözlerine ilişkin ise, “Aynı sayın bahçeli 2014 yılında grubunda yaptığı konuşmada ‘İyi ki Anayasa Mahkemesi vardır. İyi ki hala vicdanlarını satmayan yargıçlar bu ülkede bulunmaktadır. Aynı Anayasa Mahkemesi kurum olarak değişmediğine göre 2014’ten bu yana ne değişti? Değişen şey şu, sayın recep Tayyip Erdoğan’ın atadığı yeni üyeler geldi. O zaman buradan çağrıda bulunuyorum. Eğer Anayasa Mahkemesi gerçekten devlet ve millete karşı bir mihrak haline dönüşmüşse, derhal bir soruşturma açılsın ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin geçmişleri tek tek araştırılarak onların hangi şartlarda Anayasa Mahkemesi’ne Cumhurbaşkanı tarafından tespit edilsin. Sayın Bahçeli aslında doğrudan Cumhurbaşkanı’na mesaj veriyor. Mesel o değil her gün değişen kararlarla Türkiye’de sistem ve devlet krizi çıkarılmaya çalışılıyor.
“BU HİZİPLEŞMEYE KARŞI HUKUKU KORUMA MÜCADELESİ VERMELİYİZ”
Bizim iktidarımızda aynen Fatih Mehmet Sultan Han’ı vicdanıyla hesaba çeken Hızır Beyler gibi hakimler olacak ve hiçbir devlet adamı o hakimin huzuruna çıkmaktan çekinmeyecek. Bizim dönemimizde adalet dağıtan hakimlerin tek bir kimliği olacak vicdan kimlikleri. Başka kimlik tanımayacağız bu hizipleşmeye karşı hep beraber hukuku koruma mücadelesi vermek zorundayız.”