Özlem SARSIN
İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, enflasyonun düşürülmesi için sonbaharla birlikte kritik bir döneme girildiğini söyleyerek, enflasyonun yıllık olarak azalmaya başlayacağını ama şu aşamada Merkez Bankası’nın tahmin ettiği seviyelere düşüp düşmeyeceği konusunda fikir birliği oluşmadığını ifade etti.
Ekonomide yavaşlama sinyalleri artarken, Merkez Bankası’nın da faiz indirim sürecini başlatması için baskının artacağını öngördüklerini belirten Özgener, “Daha önce ifade ettiğim gibi; enflasyon düşük seviyelere kalıcı olarak gerileyene kadar, mücadelenin hem para, hem de maliye politikası yolu ile devam etmesini ve enflasyonun hızlı bir şekilde aşağı çekilmesi gerektiğine inanıyoruz. Aksi takdirde daha önce de vurguladığım gibi, enflasyonist ortam işletmelerimizin yüklerinin daha da artmasına yol açacak” dedi. Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının Merkez Bankası öngörüleriyle uyumlu hale getirilmesinin kritik öneme sahip olduğunu da vurgulayan Özgener, “Enflasyonla mücadelede önümüzdeki birkaç ay kritik olacak. Yurt içi talepteki yavaşlama daha da şiddetli hissedilirken, Merkez Bankası’nın gevşeme döngüsünü başlatması yönündeki baskıyı da artıracak.
Enflasyonla mücadele programına ilişkin yurt içi talep baskıları artarken siyasetçilerin politika yapıcılara ve Merkez Bankası’na nasıl destek vereceği kritik ve belki de en önemli başarı faktörü olacak” dedi. Para politikasında ortaya konulan sıkı tedbirlerin, uygulamaların ve Merkez Bankası kararlılığının, bütçe politikaları tarafında da hayata geçirilmesinin bu mücadeleye önemli bir katkı sağlayacağını söyleyen Özgener, “İlk adımları atılan vergi reform önlemleri, bütçe tarafında olumlu sonuçlar vermeye başladı.
Şirketler vergi tarafında artan maliyetler ile karşı karşıya kalırken, bütçenin harcamalar tarafının zayıf halka olarak kalmaması ve enflasyonla mücadeleyi azaltmaması gerektiğini düşünüyorum. Vergide dijitalleşme, kayıt dışını vergilendirme gibi birçok çalışma olduğunu görüyor ve bütçe tarafında bir toparlanma yaşandığını gözlemliyoruz.
Bununla birlikte, harcamalar tarafındaki yavaşlamanın enflasyonu aşağı çekmek için yeterli olmadığı konusundaki uyarıları dikkatle takip ediyoruz. Sonuç olarak, kritik bir sürece giriyoruz. Bu şartlar altında, mevcut ekonomik programa bağlı kalınması ve eylül ayında açıklanacak Orta Vadeli Program hedeflerinin öneminin altını çizmek istiyorum” diye konuştu.
“Zombi firmaların varlığı sorun yaratıyor”
Kararların gerektiği zamanda alınmaması ve aşırı gevşek politikaların sonucunun yüksek enflasyon olarak yaşandığını dile getiren Özgener, “Bu da büyüme ve enflasyonla ilgili bizi uzun vadeli bir diğer sıkıntı olan verimsizlik ve orta gelir tuzağına getiriyor. Bu tuzağı aşabilen Şili, Güney Kore, Polonya gibi ülkelerdeki ortak noktaların, yeniden yapılanmanın toplumsal olarak kabulü ve sosyal mobilitenin yüksek olması, eğitimin ekonomideki ihtiyaçları takip etmesi, kaynakların doğru alanlarda kullanımının sağlanması olduğu görülüyor.
Orta gelir tuzağında takılı kalan Brezilya, Meksika, Hindistan, Güney Afrika ve Türkiye gibi ülkelerde gerçekleştirilen hataların da büyük ölçüde benzerlik gösterdiğini görüyoruz. İç piyasada rekabeti bozan regülasyonlar; iç piyasayı desteklemek için verimli-verimsiz şirket farkı gözetmeyen kredi genişleme politikaları ile verimsiz zombi firmaların, maliye politikalarını olumsuz etkileme pahasına yüzdürülmesi bunların başında geliyor” dedi.
Türkiye özelinde gördükleri bir diğer problemin ise, iç tüketimle beslenen büyüme ve gevşek politikalarla yükselen enflasyon olduğuna değinen Özgener, “Hepsinin temelinde ise, eskisi kadar hızlı büyüyememe durumundan bir an önce kurtulmak için atılan yanlış politikalar yer alıyor. Yüksek faiz durumunun şirketler kesimini, özellikle KOBİ’leri, sıkıntıya soktuğunu çok net hissediyoruz” diye konuştu.
Ekonomik büyümeden ziyade büyümenin kalitesinin artmasının önem taşıdığını söyleyen Özgener, katma değeri artıracak inovasyon öncelikli politikaların, sosyal hareketliliğin artmasına olanak sağlayacak eğitim sisteminin, kurumların bağımsızlığı ve kalitesinin ve ekonomik özgürlüğün reformlarla desteklenmesi gerektiğini kaydetti. Orta gelir tuzağından çıkılabilmesi için; sadece parasal ve maliye politikaları destekli hacimsel genişlemenin yeterli olmayacağını düşünen Özgener, strateji odaklı, verimliliği gözeten ve ölçümleyen politikalara ihtiyaç bulunduğunu söyledi.
“Enflasyon muhasebesi reel sektörü zora soktu”
Gündemi en çok meşgul eden konuların başında enflasyon muhasebesi geldiğine de değinen İZTO Başkanı Mahmut Özgener, “2024 yılının 2. ve 3. geçici vergi dönemleri için enflasyon düzeltmesi uygulamasına devam edileceği belirtildi.
Bugün ise bu uygulamanın reel sektörümüzü oldukça zor bir duruma düşürdüğünü görüyoruz. Enflasyon ve vergi artışları nedeniyle sıkıntılar yaşayan, öz sermayesi yetersiz olduğu için yüksek maliyetlerle borçlanmak durumunda kalan KOBİ’lerimizden sabit yatırımlar veya stoklar üzerinden vergi almanın doğru olmadığı düşüncesindeyiz. Bu konunun; ülkemiz ekonomisine istihdam, üretim, yatırım ve ihracat gibi alanlarda büyük destek veren KOBİ’lerin rekabet gücünü zedeleyeceğini, işletmeler açısından çalışan çıkarma, hatta iflasa varacak etkileri olabileceğini düşünüyor, kararın en kısa sürede gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu nedenle bağımsız denetime tabi olmayan işletmeler için enflasyon düzeltmesinin yıllık yapılması ya da isteğe bağlı olması önem taşıyor. Her ne kadar kalıcı bir çözüm olmadığı düşünülse de; söz konusu döneme kadar faizlerde bir düşüş olması öngörüsü ile küçük işletmelerin finansmana erişiminin kolaylaşacağı ve soruna geçici bir çözüm sağlayacağını düşünüyoruz. Bu şartlar altında; geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesinin yapılmaması önerimizi de tekrarlamak istiyor, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın konuya açıklık getirmesinin doğru olacağına inanıyoruz” dedi.