Avrupa’da yükselişe geçen aşırı sağ partilerin iklim değişikliğine şüpheyle bakmalarına rağmen Avrupa’da iklim değişikliğine şüpheyle yaklaşanların sayısı sınırlı. Uzmanlar, aşırı sağın güçlenmesinin AB’nin iklim politikalarında da önemli bir gerileme yaratmayacağı görüşünde.
İklim değişikliğine şüpheyle yaklaşan aşırı sağ partilerin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy oranlarını önemli ölçüde artırmasının Avrupa Birliği iklim politikalarını nasıl etkileyeceği merak ediliyor. Zira popülistler ve milliyetçiler, iklim değişikliğine şüphe ile yaklaşıyor. Küresel iklim değişikliği, siyasi elitlerin yönlendirdiği bir mesele olarak görülüyor. Aşırı sağ aynı zamanda ‘yaşam tarzına müdahale’ olarak gördüğü tartışmalara tepkili.
Fakat seçim sürecinde aşırı sağ partilerin sıklıkla dile getirdikleri Avrupalıların ‘iklim yorgunu’ olduğu iddiası, kamuoyundaki spesifik politikalar, vergiler veya fiyat artışlarıyla ilgili fikir ayılıklarına rağmen aşırı sağ parti seçmenleri ile sınırlı. Nitekim, Almanya, Fransa ve Polonya’da 15 bin kişiyle görüşülerek yapılan bir çalışmaya göre katılımcıların çoğunluğu, iklim değişikliğinin olumsuz etkileri konusunda endişeli ve güçlü iklim politikalarının devam etmesinden yana.
‘KARMAŞIKLAŞTIRABİLİR AMA GERİLEME YARATMAZ’
İklim şüphecilerinin sayısının yıllar içinde artmadığını, aksine sabit kaldığını belirten Berlin’deki Jacques Delors Centre’da Sosyal Uyum ve Adil Dönüşüm konusunda politika uzmanı olarak görev yapan Jannik Jensen, seçim sonuçlarının Avrupa Birliği iklim politikalarını karmaşıklaştırabileceğini, ancak önemli bir gerileme yaratmayacağı görüşünde.
‘SADECE KÜLTÜREL BİR SORUN MESELE DEĞİL’
Avrupa’da popülist partileri ve iklim politikalarını çalışan siyaset bilimci Dr. Robert A. Huber da “İklim politikalarının ekonomik sonuçları da çok büyük. Bu sadece kültürel bir sorun mesele değil, sanayi ve işlerle de yakından ilgili. Örneğin düşük vasıflı imalat işlerinde çalışan işçiler, iklim politikalarından daha sert etkileniyorlar” diye hatırlatıyor.
Hemen her politika gibi iklim politikalarının da kazananları ve kaybedenleri olduğuna dikkat çeken Huber, iklim politikaları tasarlanırken ekonomik eşitsizlikler yaratmamanın önemini vurguluyor.