Gebze İlçe Milli Eğitim Müdürü Şener Doğan’ın okula gelmesiyle öğrencilerin tamamı mezuniyet törenine katıldı.
İKİ MÜFETTİŞ GÖREVLENDİRİLDİ
Olayın ardından Kocaeli Valiliği tarafından yapılan açıklamada, iki eğitim müfettişinin görevlendirildiği duyuruldu.
BAKAN TEKİN SESSİZLİĞİNİ BOZDU: ‘BASİT BİR OLAY…’
Yaşananlar Türkiye’nin gündemindeki yerini korurken; Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’den açıklama geldi.
Habertürk canlı yayınında soruları yanıtlayan Tekin, “Bizi eleştirin tamam da öğretmen arkadaşlarımızın ne günahı var. 180 iş günü boyunca bu insanlar fedakâr bir biçimde sizin, bizim veliler olarak evde ilgilenemediğimiz çocuklarla ilgileniyorlar. Basit bir olay yüzünden… Bütün öğretmen arkadaşlarımızın hukukunu korumak adına biraz daha hassas davranalım. Biz çözmediysek bizi eleştirsinler ama o arkadaşlarımızın emeklerinin heba oldu” dedi.
“KATILIM LİSTESİ ALINMIŞ, LİSTEDE OLMAYAN KİŞİLER…”
“Şimdi okul müdürümüz gayet mantıklı başlangıç yapmış. Velilere ‘mezuniyet programı yapıyoruz, öğrencilerle beraber kimler katılacak?’ diye sormuş” diyen Tekin, “Katılım listesi almış. Listede olmayan kişilere ‘yer kalırsa sizi alırız’ diye başlayan tartışma başka boyuta evriliyor. Ekranlara, sosyal medyaya düşen olumsuz görüntüler çıkıyor. Öğretmen arkadaşlarım adına üzüldüm. Zaten olay da kısa zamanda çözülmüştür” diye konuştu.
“ÖĞRETMENLERİ ZAN ALTINDA BIRAKMAYIN”
Tekin şöyle devam etti:
“Öğretmenimizin süreç içinde çalışmalar gündem olmuyor. 76 bin okulun içinden bir tanesinde olan olay bütün kitleyi zan altında bırakacak hale getiriliyor. Ben kamuoyunda olumlu şeylerin paylaşılmasını, olumsuz şeyleri bizimle paylaşmalarını istiyorum. Orada ilçe ve il müdürümüz anında müdahale etmiş, problem çözülmüş zaten. Okul müdürümüz başlangıçta kontrolü kaybediyor. Biz de zaten gerekli incelemeleri yaptırıyoruz. İhmal varsa gereken kişiler cezalandırılır. İhmal yoksa bir sürü insan zan altında kalıyor.”
Bakan Tekin’in canlı yayında yaptığı diğer açıklamalar şu şekilde…
EĞİTİMDE ‘MÜFREDAT’ TARTIŞMALARI
Türkiye öyle bir hale geldi ki artık her alanda kendine ait bir sistematik, çağın kriterlerine uygun parametrelere sahip ülke haline dönüştü. Biz yola çıkarken, kendimize ait, tıpkı diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi çağdaş gelişmeleri, uluslararası verileri ele alarak, kendimizin değerlerini de ele alarak uluslararası bir model üretiriz. Yaptığımız şey zaten bizim Türkiye’deki eğitim öğretimle ilgili olarak uluslararası raporlarda bize eleştirileri kaldırarak inşa süreciydi. OECD gibi raporlarda bize yönelik eleştirilerin odağında; eğitim öğretimin beceriye odaklı olmadığı için eleştiriliyorduk. Müfredatımızı revize etmemiz gerekir.
Bizim sistemimizle bizim yarışabileceğimiz ülkelerin kazanım sayıları üzerinden yapılan değerlendirmelerde bizimkinin çok ağır olduğu eleştirisi vardı. Kesinlikle fazla yüklüyorduk. Bilgiyi edinmeyle ilgili kolay bir dünyada yaşıyoruz. 1980’li yıllarda lise öğrencisi iken öğretmenlerimizin ödevini yapmak için il halk kütüphanesinde beklerdik. İçeri girip ansiklopedilerden ilgili cildi bulacaktık. Başka öğrencide ise bekliyorduk. Ona ulaşıp, fotokopi alıyorduk. Bizim belki birkaç günde yaptığımız şeyi çocuklarımız 5 dakika içerisinde bilgisayardan, cep telefonlarından bilgiye erişiyor.
“BAZI DERSLERDE ÇOĞALTTIK, BAZI DERSLERDE AZALTTIK”
1980-90’lı yıllarda yükseköğretime erişimde problem vardı. Şimdi yükseköğretime erişim de çok kolaylaştı. 8 milyonun üzerinde yükseköğretim alan öğrenci var. Açıköğretimlerle beraber. Bilgiyle ilgili kısmı azaltıp, ilerideki süreçlere bırakmak. Biz çocuklarımızın öğrenme düzeylerini uluslararası karşılaştırmalara baktığımızda ilerleyen dönemlerde daha doğru olduğu için bir kısmını çıkardık. Bilgi yükümüzü azaltmış olduk. Yaklaşık yüzde 35 oranında azalttık. Bazı derslerde yüksek oranda bazılarında daha az azaltma var.
Bize ait olan değerlerin, Cumhuriyet’in, toplumu millet yapan değerlerin çocuklarımıza kazandırılması da bizden beklenen işti. Ulusal bilincini artırmamız lazım. Dolayısıyla biz uluslararası göstergeler ışığında kendi değerlerimizi içine katarak model üretmemiz lazım. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adında böyle bir modeli ortaya çıkardık. İlerleyen günlerde bilgi ve iletişim teknoloji konusunda öngördüğümüz gelişmeler olacak. Yapay zeka uygulamaların yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan gelişmeler. Şu anda 12+1 programlarımızı bu takvim içerisinde yerleşmeye çalıştırdık.
“İNKILAP DERSLERİ AZALTILIYOR MU?”
Atatürk İlkeleri İnkılap Tarihi’nin azaltıldığı iddiası. Orada hiçbir değişiklik yapmadık. Haftalık ders saatlerinde herhangi değişiklik yapmadık. ‘Saatini azalttılar’ ifadesi tabiri caizse okumadan, ezbere yapılmış eleştiri. Osmanlı, Türk tarihi kısmı zaten programlarımızın içinde var. Tekrarlanan, aynı ünite farklı sınıf gruplarında tekrarlanıyor ise. Biz kronolojide takdim tehire gittik. Şunu yapmaya çalıştık; Cumhuriyet ile Osmanlı arasında bir devamlılığın var olduğunu, bu köprüyü oluşturmaya çalıştık. Bunu da çocuklarımız tarihine, değerlerine, atalarına sahip çıksın, saygı duysun.
Laiklikle ilgili eleştiriyi yapanlarla aramızdaki uzlaşmalık şurada. Laiklik tanımı konusunda o kişilerin laiklik tanımı ile benim yaptığım laiklik arasında bir farklılık var anladığım kadarıyla. Laiklik ve demokrasi ile uzun yıllar dersler anlattım üniversitelerde. Ben evrensel laiklik ilkelerine uygun davranmak istiyorum. Bahsettiğim kişiler 28 Şubat’taki laiklik tanımı yapıyordu. O kişilerle benim aynı çerçevede buluşmam mümkün değil. Uluslararası metinler, sözleşmeler nasıl laiklik yapıyorsa, bizim de tanımımız aynı şekilde. Müfredatta şu bilgi uluslararası sözleşmelerde, insan haklarını koruma mekanizmaları bağlamında şu konuyla çelişiliyor deniyorsa onu düzeltmeye hazırız.
SOSYAL BİLİMLER DERSİ ARTIRILDI MI?
Matematik dersinde sosyal bilimler mi anlattık? Biyolojiye sosyal bilimleri mi koyduk? Mümkün değil. Sosyal bilimlere nasıl ağırlık vermiş olabiliriz? İçeriğini farklılaştırdılar, zenginleştirdiler gibi eleştiri varsa tartışılabilir. Ama sosyal bilimler dersinin sayısını artırdılar eleştirilere katılmam mümkün değil. Haftalık çizelgelerle ilgili bir şey yapmadık. Herhangi bir dersin haftalık ders saatini artırmak ya da azaltmak, Bakanlığın insan kaynağı ihtiyacını etkiler. Bu eleştiri de kusura bakmasınlar çok tutarlı değil.
SİSTEM ÇOK SIK MI DEĞİŞİYOR?
Sistem değişiyor sorusunun cevabı şu ise, kademeler arası geçiş. Yani 8’den 9’a geçen öğrencinin, nasıl kayıt yaptıracağı ya da yükseköğretime devam edeceğine dair tartışma teknik tartışma, sistemin özüyle ilgili bir tartışma değil. Müfredatla ilgili ‘dünyada ortalık perişan oldu, sağımızda solumuzda savaşlar oldu, Kovid gibi belayı atlattık, asrın felaketini yaşadık, siz niye bunları koymuyorsunuz’ eleştirisi yapılmasını bekleriz.
Çocuklarımızın üstündeki yükü azalttık. Haftalık 3 saat dersi olan öğretmenimiz ‘Bu ders yetmiyor, programlarımız ağır’ diyor. Haftada 5 saat ona verdik, 5 saat ona verdik, haftalık ders oldu 60-70 oldu. Veremeyince başarısızlık algısı ortaya çıkıyor. Neden öğretmenlerimizin haksız eleştiri ile karşı karşıya kalmasını sağlayalım. Çocuklarımızın, öğretmenlerimizin üstünden bu yükü almamızdan mı rahatsızlar?
“BUYRUN BERABER YAPALIM DEDİK”
Türklerin tarihini, devletin geçmişini bütün olarak çocuklarımıza veriyoruz dedik diye mi rahatsız oluyorsunuz? Merhametli, erdemli kuşak yetiştirmek istiyoruz diyoruz, ondan mı rahatsız oluyorsunuz? Neden rahatsız oluyorlar, anlamış değilim. Bir program değişikliği yaptık. ‘Yapılış sürecinde demokratik katılıma açık olmadınız’ deniyor. En sevdiğim eleştiri burası. 2 tavırdan bahsedeceğim. Bir tanesi ‘Ben bir şey yapacağım henüz başlamadım, buyrun beraber başlayalım’. İkinci tavır ‘Ben yaptım buyrun tartışalım’.
Hangisi daha demokratik. Ben birinci tavrı seçtim. ‘Buyrun beraber yapalım’ dedim. Bana katkı verecek kim varsa. Siyasi parti, STK, üniversite, akademisyenler olabilir. Buyrun gelin beraber yapalım. 2023 Haziran ayının başından itibaren katıldığım her yayında, medyada, sosyal medyada ‘buyrun gelin’ dedik. Gelen arkadaşlara teşekkür ediyorum. Ama siz yoksunuz, devam ettim ben. Bir tarih verdim. Bu katılım sürecini tetiklemek istiyordum. Bir daha tarih verdim. Gelmediler sonra 26 Nisan’da ilan ettiğimizde ‘Bu süre yetersiz, şimdi değil uzatın, önümüzdeki sene hayata geçirin’ dendi. Bu iyi niyetli değil.
“KATKI VERMEK İSTEYEN HERKESİN KATKISINI ALDIK”
Deniyor ki, ‘siz şu kadar sayfa, şu kadar kelime ile metin hazırladınız, bunu nasıl okuyacağım?’ Bunu tek kişinin okumasını istemiyorum. Matematikle ilgilenen arkadaşımız matematik okusun. Ortalama 100-150 sayfa. Elinizde 150 sayfalık metin verdik. ‘Bunu 1 haftada değerlendiremem, bir sene süre verin’ demek çok tutarlı değil. Katkı vermek isteyen herkesin katkısını aldık. 26 dersin programını yaptık, diğerleri devam ediyor. Programını yapmadığımız dersler için çağrı yapıyorum; buyrun gelin beraber yapalım.
20 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI NE ZAMAN?
Sözlü ile ilgili mekanizma tamamlanınca, bittikten sonra 657 ile ilgili mekanizmalar var. Güvenlik soruşturmaları takvimi var. Bittiği an itibariyle atamalarını yapıp, ailemize katmış olacağız. 20 bin kişiyle ilgili ilgili birimlerden cevaplarımızı almış olacağız. Yeni öğretim yılına yetiştirmeyi arzu ediyoruz. Yetiştiremezsek yetiştirdiğimiz yerden devam edeceğiz.
ENGELLİ ÖĞRETMENLERİN ATANMASI
Malum engelli arkadaşlarımızın atanmasıyla ilgili süreci Aile ve Sosyal Bakanlığı yürütüyor. Onlar kendilerine verilen kadro sayısını bakanlıklar arasında bölüştürüyorlar. Bize de tahsiste bulunacaklar. O süreç tamamlanınca engelli arkadaşlarımızla ilgili atama sürecini duyururuz. Oradan sayı bekliyoruz.
“HER SİYASİ PARTİDEN TEMSİLCİLERLE GÖRÜŞÜYORUM”
Türkiye’de yükseköğretime erişim ciddi şekilde kolaylaştı. Şu an biz öğretmen başına düşen öğrenci bakımından uluslararası normları yakalanmış durumdayız. Atanamayan öğretmenlerle ilgili sayı çok büyüdü. Biz her yıl bütçe çerçevesinde en fazla sayısında arkadaşımızı aramıza almak istiyoruz. Benden randevu isteyen, farklı siyasi parti temsilcileri, milletvekilleriyle görüşüyorum. CHP’li milletvekilleriyle görüşüyoruz. Gölge kabine benzetmesini doğru bulmuyorum. İlgili arkadaşlar benden randevu istediklerinde her daim randevu veriyorum. Muhalefetin dikkatli olması gerekiyor. Bu tür politikaları sosyal medyadan şov yapmak fayda değil zarar verir.
Gelsinler, konuşalım. Benim çözmek için çaba sarfetmediğim konu varsa onunla ilgili olarak, meydanda protesto ederseniz çok anlamlı değil. Siyasetle ilgili gelişmelerin dışında söylüyorum bunu. Malum daha önce parlamenter sistemimiz vardı. Dolayısıyla bakanlar parlamenterlerden seçiliyordu. Milletvekillerimizin bakanlarla iletişimi yasama ve yürütmenin birbirine geçmiş hali sistemiyle kolaydı. Şimdi yasama ve yürütmenin kesin çizgilerle ayrılı bir hükümet sistemine sahibiz. Milletvekili arkadaşlarımızla parlamentoda pek görüşme imkanımız yok. Yasama organı içindeki arkadaşlarımızla bu iletişimi farklı ortamlarda devam ettirmemiz gerekiyor. Ben herkese randevu veriyorum.
“MÜLAKAT KESİNLİKLE GEREKLİDİR”
Bu tartışmaları sizin kanalınızda başka bir arkadaşımızla yaptığımız programda gündeme getirmiştim. Şunu arzu ediyorum. Meslekler arasında, mesleğin gerektirdiği niteliklerin ölçülmesi açısından. Öğretmenliği en kutsal meslek olarak görüyorum. Dolayısıyla şunu istiyorum; 86 milyon vatandaşımızın çocuklarını bize emanet ederken güvenle emanet edeceği öğretmen kitlesi olsun istiyorum. En iyileri olsun istiyorum. Veli çocuğunu kaydettiriyor, okulda öğretmen seçiyor. Kendisi seçme hakkına sahip iken ben öğretmenimi seçmek istiyorum dediğimde, bu mesleğin diğer meslekler karşısında farklı pozisyonu olduğunu düşünüyorum.
Ölçme ve değerlendirme süreci oluşturmamız gerekiyor. Adalet ve güvenle ilgili insanlarda soru işaretinin kalmaması gerekiyor. Sözlü sınavı, mülakatı bir zorunluluk olarak görüyorum. Birçok üniversite profesör istihdam ederken deneme dersi adında ders verdirerek alıyor. Özel okullar bile öğretmen istihdam ederken mülakat yapıyor. Kamuda bunu yaptığım zaman ne sakınca olabilir? Mülakatı adil, şeffaf, güvenilir bir şekilde yaparsanız diyenlere cevabım; öyle bir sistem kuracağım ki, kimse bu sistemde haksızlık yapıldığına dair eleştiriyi dile getirmeyecek.
“PROFESÖR ALIRKEN BİLE ELEME YAPILIR”
Bir matematik öğretmenini ucu bucağı olmayan matematik deryasından sınava almayalım dedik. Lise matematik öğretmeni olacaksanız, 9. veya 10. sınıf diyelim, matematik müfredatından size soru soracağız dedik. Evreni sınırladık öncelikle. juri üyesinin önüne kişisel bilgilerinizi deşifre edecek hiçbir şey koymayacağız dedik. Bir kodla jurinin önüne gidecek. Juri kimi sözlü sınava aldığından haberdar olmayacak. Juri üyelerini de kodladık. Sınavı yapacak komisyon üyelerinin de kodu var. Kimsenin müdahale edemeyeceği sistem.
Jüri heyetinin bulunduğu ortama adayımız geldiğinde, kendisinin bilgisayar ekranından soru seçmesini isteyeceğiz. Karşısına konu çıkacak. Bu konuyla ilgili nasıl anlatırsın, diyeceğiz. Aday arkadaşlarımızla gönderdiğimiz metinle, ‘juri üyeleri bunu anlatırken şu teknikleri kullanmanızı bekliyor’ diyoruz. Mümkün olduğunca aynı branşın jurilerini aynı illerde toparlamaya çalıştık.
“GÖRÜNTÜ VE SES KAYDI YAPAN KAMERALAR ÇALIŞACAK”
Salonda öğretmen arkadaşımız ‘itiraz ediyorum’ derse, kendisine verdiğimiz soru cevap kağıdının altına ‘bana bu soru soruldu ben de şu cevapları verdim’ diyerek imza atacak. Görüntü ve ses kaydı yapan kameramız zaten çalışıyor olacak. Kimse çıkıp ‘Ben şunları söyledim ama adaletsizlik yaptılar’ denilemeyecek mekanizma. Son bir tedbir daha. ‘Ben sınava girdim, çıktıktan sonra jurileri gördüm, baktım tanıdık’ demesin diye. Juri üyeleri birbirinden bağımsız olarak notlarını girecek ‘kaydet’ dedikten sonra artık o kağıda erişim hakkı olmayacak. Milletin çocukları bize emanet. Mülakatı kimsenin hakkını yemeyecek şekilde adil, şeffaf, güvenilir şekilde yapacağım diyorum. İtiraz mekanizmalarını şeffaf bir şekilde yaptık.
ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU
Öğretmenlik Meslek Kanunu, zannediyorum bayram sonrası komisyona gelecek. Ondan sonra da genel kurul süreci. Meclis’in takvimini bilemiyorum şu anda. Bizim arzumuz, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararının bize tanımladığı tarih süresi dolmadan, iptal edilen şeylerle ilgili biraz daha zamanımız var. TBMM tatile girmeden yasalaşırsa bizim açımızdan problem kalmamış olacak.
ÖĞRETMENE ŞİDDET SON BULACAK MI?
Sağlık Bakanlığımızın yaptığı sağlık çalışanlarına şiddetle ilgili muadilini öğretmenler için tasarladık. Yasaya koyduk. Şiddeti caydırıcılık açısından tedbir aldık hem de şiddet uygulayan kişilerin aldıkları cezaların artırılması, ertelenmemesi için müeyyideleri aldık. Bu tedbirlerin tek başına yeterli olmayacağına inanıyorum. Biz bakanlık olarak tedbirleri almıştık. Bir örnek olsun diye söyleyeyim. Geçtiğimiz yaz genelgede çok fazla sayıda tedbirimiz vardı. Bunlardan bir tanesi okullarımızda velilerimizin öğretmenlerle görüşmek için randevu almaları usülünü getirmiştik. Bunun ciddi şekilde şiddet olaylarını engellediğini düşünüyorum. Tabii ki tenzih ediyorum.
Vandallık örnekleri gösterenler için söylüyorum. Çocuğunun sınıf arkadaşına şiddet uygulayan veliler. Çocuğun anlattığından hareketle başkasının çocuğunu cezalandırmak isteyen veliler. Öğretmene psikolojik olarak ezen, rencide eden uygulamalarla karşı karşıya kalıyorduk. Veli randevu sistemi oluşturduk. Velileri bilinçlendirmek açısından farklı eğitim programları başlattık. Kısa filmler devreye girecek. Velilerimizle birlikte çalışıyoruz. Öğretmen arkadaşlara da söylüyorum. Bu tedbirlerin alınması bizim işimiz, öğretmen camiası olarak tekvücut tepki verirsek, şiddeti yerinde engellemek açısından birbirimize kenetlenirsek ancak tedbirler başarılı olabilir. Okullarımızda güvenlik kameralarından, velilerin bilinçlendirilmesi, veli randevu sistemini hayata geçirmeye başlamıştık.
MİLLİ EĞİTİM AKADEMİSİ NE ÖNGÖRÜYOR?
Meslek içinde eğittiğimiz öğretmen adaylarımızı akademide eğitmiş olacağız. Öğretmen olarak atamış olacağız. Akademide başarısız olduktan sonra öğretmen atamasını yapmamış olacağız. Akademi aynı zamanda eğitim öğretimle ilgili hızlı süreçten öğretmenlerimizin haberdar olması ihtiyacını ortaya çıkartıyor. Akademide öğretmen arkadaşlarımız yeniliklerden haberdar olabileceği bir yer olacak. Tamamen meslek içi eğitim olarak öngörüyoruz.
ÖZEL SEKTÖR ÖĞRETMENLERİNİN DURUMU
Nihayetinde özel okul ticari işletme mantık olarak. Orada kendi girdileri ve çıktıları üzerinden hesap yapıyorlar. Türkiye, dünyada olduğu gibi son birkaç yıl içinde ekonomik olarak farklı konuların gündeme geldiği süreci yaşadı. Pandemide okullar kapalı kaldı. Özel okulların bir anlamda ekonomik olarak daraldığına işaret ediyor. Özel okullarla şunu görüşüyoruz, öğretmenlerinizin hukukunu korumak zorundayım. Bunu yaparken, süre içerisinde sektörde öğrenci kayıtları her takvim yılının başında okullar öğrenci almaya başlarlar. Mayıs ayında da aldıkları öğrenci potansiyeline göre öğretmenlerle sözleşme imzalanır.
Geçtiğimiz yaz ayında konuştuğumuzda, öğretmenlerle sözleşmelerinin imzaladıklarını söylemişlerdi. Biz de onların bu anlamda hukuklarının korunacağı mekanizmayı Bakanlık olarak hayata geçireceğiz. Ama siz de öğretmenleri koruyacaksınız. Bir anlamda uzlaştık. Onlar ‘size verdiğimiz sözü tutacağız’ dediler. Bunun yakın takipçisi olacağız. Özel okullarda yaşanan öğretmen arkadaşlarla da görüşüyoruz. Sorunlarının çözüleceğini söylüyoruz. Ama bize çözüm önerisi dayatmalarının mümkün olmadığını söylüyoruz. Özel okullar şimdi sözleşmelerini yapıyor. Şimdi bize taahhüt ettikleri sınırların uygulayıp uygulamadıklarını test edeceğiz.
HEYBELİADA RUHBAN OKULU AÇILACAK MI?
Ruhban Okulu siyasi konu, ben karar veremem. Sayın Cumhurbaşkanımız bizden çalışma yapmak isterse kendisine raporlamakla görevliyiz. Ben Ruhban Okulu’nu ziyaret ettim, temsilcilerle görüştük. Kendileri iki kez geldiler. Kişisel olarak bunun Türkiye’nin uluslararası gücü açısından önemli olduğunu. Demokrasi, laiklik açısından doğru olacağını düşünüyorum. Kişisel görüşüm. Nihayetinde siyasi görüş hangi kararı verilirse biz uygularız. Şu anda bununla ilgili 1844’den itibaren kurulduğundan kapandığı tarihe kadar bir özet hazırlayacağız. Açılıp açılmayacağına, hukuki olarak açılabilir mi olarak bu tartışmayı yaparız.
ÖĞRETMENLERİN YAPTIĞI PAYLAŞIMLAR
Birçok öğretmenimiz iyi niyetli paylaşıyor. Bazı öğretmenlerimizin paylaşımları velilerde rahatsızlık uyandırıyor. Velilerin ve öğrencilerin hukuku, mevzuatı göz önünde bulundurarak paylaşım yapmaları, bunun dışında davranmamaları gereken yazılar gönderiyoruz.
“SINIF TEKRARI” ADIMI NASIL İŞLİYOR?
Takip ediyoruz. İlgili arkadaşlar mekanizmayı izliyor. Eğitim öğretim sürecinin disipline edilmesi açısından bu tür tedbirlerin alınması gerekiyordu. Bunu yapmayacaksak eğitimin bir anlamı kalmıyor. Öğretmen arkadaşlarımız zor durumda kalıyor. Öğretmen arkadaşlarımızın da yoğut talebiydi.
ÖĞRENCİLER YAZ TATİLİNİ NASIL GEÇİRECEK?
Gerçekten benim açımdan öğretmen arkadaşlarımızın fedakarlıkların had safhada olduğu bir eğitim öğretim dönemi geçirdik. Hepsine teşekkür ediyorum. Meslek gerçekten zor meslek. Arkadaşlarımız işini yaparken zor koşullarda yapıyor. Onlar yaz tatilinde öğrencilere neler yapacaklarını zaten paylaşmışlardır. Tatiller de tıpkı eğitim dönemi gibi pedagojik anlamda eğitim-öğretim sürecinin parçası. Okuldaki kazanımlarını kaybetmelerini engelleyecek işler. Kitap okuyarak, tarihi, doğal kültürel zenginliklerini görerek. Dinlendikleri zaman eğitim öğretim sürecinin daha verimli olacağını düşünüyoruz. Asıl tavsiyede bulunmamız gereken kitleler veliler.
Velilere şunu söylüyorum; velilerimiz eğitim öğretim süreçlerimizi, öğrencilerimizin başarılarını başka ülkelerin öğrencileriyle kıyaslıyorlar. Başka ülkelerin velileri ile kendilerini kıyaslasınlar lütfen. Örnek olmak için onlar ne yapıyor, bizim veliler ne yapıyor? Cep telefonu, bilgasayar, kitap okumada o veliler ne yapıyorsa bizimkiler de bunu yapsınlar. Bu vesile ile öğretmen arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Herkesin Kurban Bayramını tebrik ediyorum. Fanatik futbol taraftarıyım. Cumartesi heyecan başlıyor. Milli takımımıza Avrupa Futbol Şampiyonası’nda başarılar diliyorum. Çok ümitliyim, genç jenerasyon. İnşallah bayram sevincimizi katlandıracak güzel şeyler yaparlar. Onlara da başarılar diliyorum.